27 Kasım 2010 Cumartesi

ne ben ölümü... ne ölüm beni... kandıramıyoruz birbirimizi...

Herkesten daha fazla içli dışlı olduğumu sürmeyeceğim öne, ölümle. Sadece benim ona olan hislerim, iddia ediyorum ki çoğu kişininkinden daha fazla ve daha olumludur. Herkes bilincindedir ölümün, her an gelebileceğinin, herkese uğrayabileceğinin herkes farkındadır. Ancak bu kadar sayıda insan topluluğunun içinde, bir elin parmağı kadar ölümü sabırsızlıkla bekleyen bulunur. Ölümü istemek, cesaret ister derler. Halbuki her insan hayatında en az bir kez ölmek ister. Sanırım asıl cesaret isteyen ölüm yolunda sağlam bir adım atmaktır ki, bunun da ne kadar mantıklı bir hareket olduğu tartışılır.
Ben şahsen insanın özgürlüğü taraftarıyım. Yaşamayı seven birisi nasıl destekleniyorsa yaşamak istemeyen birisi de kendi kararları doğrultusunda desteklenmelidir bence. Bu bir seçimdir, insanın kendi özgür iradesiyle düşünüp tarttığı veya üzerinde bir dakika bile düşünmediği, bir karardır. İnsan eğer ki kendi ayakları üzerinde durması beklenen, akıllı, sorumlu bir yaratıksa, acizler dışında, kendi hareketlerini de-kendisi sorumlu tutulmak üzere- elbette seçme ve gerçekleştirme hakkına sahiptir. Yargılamak kimin neyine?
Uzun zamandır yaşadığım ruh halim, beni çoğu zaman kıyıya kadar götürüp de ikilemlerin başarısızlıklara sebep olduğu bir hale sokmuştur. Ölüm beni çağırır, ama gönlümden hayatımdakilere zincirliyimdir. Tam o zinciri koparır tek bir birey olurum, ölümü ben çağırırım; bu sefer elim tutmaz, nişan aldığım noktadan vuramam kendimi, ıskalarım ölümü. Biliyorum istikrarlı denemelerim olmadı, ancak bu yine de denemeye devam etmediğim anlamına gelmez. Hatta devam etmeyeceğim anlamına da gelmez. Bu sıralar sadece bir süreliğine ertelemiş bulunmaktayım. Çünkü hayatımda çok fazla sorumluluk bağım var. İnsanlar ne halde olduğumu bilmeden, önemsemeden sürekli talep etme eğilimindeler. Bense hayır diyemeyen bir zavallıyım. Kendim için bir anlamım yok, bari başkaları için bir şeyler yapayım anlayışıdır belki bilinçaltımda yatan, ben bilemem.
....
Karanlık ormanda ayın ışığı sis yüzünden sanki etrafı daha da görünmez kılıyordu, sessizliğin bile sesinin duyulacağı derecede durgundu her yer, herkes, her şey... adım attıkça ben, geride bıraktığım cesetler sanki daha da asılıyorlardı paçalarına pantolonumun. Hatta sanki her bir bağcıkla beni bağlamışlardı kendilerine, bütün bu ağırlığa rağmen çok fit olmayan bu bedeni nasıl hareket ettiriyordum işte bu ilginçti benim için, yeniydi.

Ayıldıktan sonra ki satırlar!

Kendimi komşu il'e atmanın mutluluğunu yaşıyorum..Sanki depresyon diye birşey kalmadı artık,biraz daha rahatım diye bilirim...
Trenle yolculuk yapmayalı çok fazla zaman olmuş,ama o tat hala yeni gibi,hiç değişmemiş..Önceden babamla renle seyehat etmenin mutluğunu yaşardım bana trende hikayeler okurdu...
Ama artık sadece,tek başıma bir yolculuk yapmak istedim.yanlız kalmaya gercekten çok ihtiyacım vardı..
Bilmediğim yerde tren beni indirince biraz afalladım ama bunu ben istemiştim.Zarzor bir otel buldum,o küçücük odaya tıkılıp kalsam başıma gelecekleri çok iyi biliyrodum valizimi koydum ve hemen otelin çevresinde şöyle bir dolaştım,gercekten çok güzel ,her yer mükemmel...birkaç gün daha kalıp kafaı dinlemek istiyorum..
....
insanların beni anlamaması yordu artık beni
benim dediğime inanmamaları
ben kendimi ispat etmeye çalışmaktan sıkıldım artık
ben ne diyorsam öyle, niye arkasında bir şey arıyorsun ki
canım sıkkın diye belirtmeme rağmen üstüme gelmen bana bir fayda etmiyor ki
bunu da belirtmeme rağmen surat ifademden kendine dair şeyler çıkartman
bu ne bencilliktir be adam
benim şuradaki 4 saatin dışında bambaşka bir dünyam var
bu dünyamı etkileyen binbir farklı faktör var ki bunları da belirtiyorum
daha ne istiyorsun aq...
                                                                                       !La row güncel

25 Kasım 2010 Perşembe

                        FORMAT
     Bazen böyle yeni başlangıçlar iyi olabiliyor...Umarım kızmamışssınızdır.!